Bunu Ben İstemedim

SheqiL

Hepiniz Haklısınız..
Katılım
7 Eki 2019
Mesajlar
1,161
Aldığı beğeni
23
Puanları
38
Konum
Fransa
Web sitesi
www.belalim.net
ozdemir_toprak.jpg


Birkaç balıkçı oltalarını kurdular. Tekneler uzakta kümelenmiş, güneş tepenin ardında. Sigarasını denize doğru fırlattı. Ayağa kalktı. Arabasına doğru yürüdü. Kilitli olmasına rağmen kapıyı açmaya çalıştı. Anahtarı arandı. Daha önce hiç koymadığı iç cebinde buldu.

Limandaki balıkçıların önü araba dolu. Dörtlüleri yakmış yolun ortasında duranlar var. Bekledi. Arkasındaki araba korna çaldı. Yol açılmış. İlerledi. Aklındaki düşünceler onu esir almış gibi. Normalde iş çıkışı oyalanmadan eve. İki gündür sahile gelip denizi izliyor. Eşi neden geç kaldığını sorduğunda iş çok diyerek geçiştiriyor. O güne kadar işleri hiç geciktirmemişti. Neyse ki eşi ardını aramıyor.

Arabayı evin uzağına park etti. Biri arkasından itiyor sanki. Zorla yürüyor. Apartmanın kapısına geldi. Şifreyi girdi. Asansör evinin olduğu kattaydı. Çağırmadı. Yürüyerek çıktı. Merdivenleri çıkarken eşinden mesaj geldi. Nerde kaldın yazmış. Zili çaldı. “Hoş geldin. Bu sefer çok geciktin. Artık şüphelenmeye başlayacaktım,” dedi Serpil. Hızla başını kaldırdı. Gözlerine baktı. Şaşkın. “Şüphelendim dediysem, bir şey mi oldu, başına bir kaza mı geldi, diye şüphelendim.” Adam bağcıklarını çözdü. İçeri girdi. “Geldi,” dedi.

“Kavga mı ettin?”

“Onu nerden çıkardın?”

“Biraz perişan görünüyorsun.”

“Merak etme kaza yapmadım kavga da.”

“Tamam. Peki istediğim yüzüğün siparişini verdin mi?”

“Verdim. Haftaya kadar hazırlayacaklar.”

“İyi bari. Yoksa toplantıya gidemem valla.”

Ferit sustu. Karısının gösteriş merakı onu boğuyordu. Gene de isteklerini yerine getirmekten geri kalmak istemezdi. Karısını seviyor.

“Yemek hazır mı?” dedi Ferit.

“Kadın öğleye doğru getirdi yemekleri. Isıtılacak. Sen seviyorsun diye sulu köfte yaptırdım.”

“İyi yapmışsın.”

Üzerindekileri değiştirirken karısı diğer odadan anlatmaya devam etti. Dernek, vakıf, kadınlar arası çekişme gibi konuları anlatıp durdu. Odadan çıkarken aynadaki görüntüsüne baktı. Gözaltı torbacıkları şişmiş. Ağlasa rahatlayacak belki. Ama…

Tuvalette elini yüzünü iyice yıkadı. Dişlerini inceledi. Musluk hâlâ açık, su boşa akmaya devam ediyor. Suyun sesi rahatsız etmiş olmalı ki bakmadan kapattı çeşmeyi.

Mutfağa geçtiğinde karısı yemekleri ocağa koymuş. Masa kurulu değil. Dolaptan tabakları, çekmeden çatal kaşığı alıp masaya yerleştirdi.

“Son günlerde yemeklerdeki değişikliği sen de fark ettin mi?” dedi karısı. Dönüp ona baktı. Çorbayı karıştırıyor. Sırtı dönük. “Bana bakar mısın?” dedi. Karısıyla göz göze geldiler. “Asıl sen son zamanlarda bendeki değişikliği fark ettin mi?” dedi Ferit.

Kadın kepçeyi bıraktı. Yanına geldi. Başını ellerinin arasına aldı. Dudaklarına kocaman bir öpücük kondurdu. Adam karşılık vermedi. Karısının topuzundan yavaşça çekip başını omzuna dayayıp sarıldı. “Sakalını kestiğini fark etmediğimi söylemeyeceksin değil mi? Evet, durgunsun fakat bunun işlerinin yoğunluğuna bağlı olduğuna bağladığım ve tadını da daha fazla kaçırmak istemediğim için bir şey demedim.”

Bu sözler üzerine bu sefer adam, karısının yüzünü ellerinin arasına alıp onu alnından öptü. Bıraktı. Kadın, çorba, diyerek ocağa döndü. Hemen altını kapattı. Üzerinden dumanlar çıkıyor ama fazla kaynamadığı belli. Çorbayı kâselere doldurdu. Masaya götürdü. Sulu köfte tenceresinin ateşini kısığa yakın getirdi. “Biz yerken bu da ısınsın,” dedi.

“Neden ikisini aynı anda ısıtmıyorsun?” diye sordu adam.

“Sana bir şey söyleyeyim mi, inan, neden böyle yaptığımı ben de bilmiyorum. Birisinin böyle yaptığını duymuş değilim. Ama lütfen buradan yemek yapmayı sevmediğime bağlama. Evet, sevmiyorum ama neticede haftada sadece üç gün birisine yaptırıyoruz.”

“Merak etme, o konulara girmek gibi bir niyetim yok.”

Adam çorbadan bir kaşık aldı. Karısına baktı. Üfleyerek ve iştahla çorbasını yudumluyor. Son zamanlarda biraz kilo aldı sanki. Geri tabağına döndü. Kaşığını çorbanın içinde gezdiriyor. Aklının başka yerde olduğu belli.

“Beğenmedin değil mi,” dedi Serpil. Ona bakmadan,

“Hayır, beğendim. Gayet güzel ama iştahım yok galiba,” dedi.

“İşin açıkçası birkaç defadır yemekleri beğenmiyordum ama bu defa gayet güzel olmuş. Sanırım bir tabak daha alacağım,” diyerek masadan kalktı kadın.

Adam kaşığını bırakıp geri yaslandı. İyice gerilmiş gibi. Kalkıp buzdolabına gitti. Yoğurdu çıkardı. Tezgâhın üzerine bıraktı. Bir kâse alıp tezgâha koydu. Onu gören karısı, “bana da yoğurt koyar mısın hayatım,” dedi. Bir kâse daha çıkardı. Eli, dolabın kapağında bir süre durdu. Birden sertçe çarptı kapağı. Elleriyle saçlarını yolarcasına tutup adımlamaya başladı. Karısı korkmuş. Bir iki defa konuşmak için ağzını açıp kapadı ama konuşup konuşmamakta tereddüt ettiği belli. En sonunda, “Bak Serpil, sana bir şey söylemem lazım. Evet, bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama iki gündür içim içimi yiyor,” dedi.

“Tamam canım, sakinleş ve ne olursun seni bu kadar strese sokan şey neyse söyle lütfen. Bunu tek başına yüklenmene gerek yok. İkimiz paylaşabiliriz.”

Karısına doğru geldi. Başparmağını ona doğru sallayarak, “Lütfen bunu yapma. Böyle zamanlarda bir anneymiş tavrı almana sinir oluyorum,” dedi.

Kadın kollarını teslim der gibi kaldırdı. “Tamam, madem öyle. Haklısın. Bunu sevmediğini unutmuşum. Seni dinliyorum. Söyleyecek misin, söylemeyecek misin?”

“Para çaldım.”

“Para mı çaldın”

“Evet lanet olası, para çaldım. Daha doğrusu ödünç aldım.”

“Nerden, nasıl, neden çaldın bu parayı?”

“Hesabını hiç kontrol etmeyen amına koduğumun bir orospu çocuğundan.”

“Adama niye sövüyorsun?”

“Ne bileyim. Ben ne yaptığımı biliyor muyum?”

“Tamam, lütfen biraz sakinleşip bana şu işi doğru düzgün anlatır mısın? Önce bu parayı nasıl aldığından başlayalım.”

“Kendi hesabıma aktardım.”

“Ne kadar aktardın?”

Adam ne kadar aktardığını söyledi. Kadın miktarın çokluğuna istinaden bir o sesi çıkardı.

“Niye yaptın bunu?”

“Seni sevdiğimden.”

“Nasıl beni sevdiğinden?”

“Ne bileyim. Sürekli bir şeyler istiyordun. Vakıflara, konken partilerine, etkinliklere gidiyordun ve bunlar için sürekli elbiseler alıyordun. Hiçbir zaman itiraz edemedim. Bunun yanında senin o insanların yanında ezik görünmeni istemedim.”

Kadın elleriyle yüzünü kapatıp ağır ağır başının arkasına götürdü. Kendi kendine konuşur gibi, “Hayır, hayır, hayır. Sen gerçekten bütün bunları ve oradaki kokuşmuş karılarla yarış içinde olduğumu düşünerek para çaldın. Neden bana paramızın bunlara yetmeyeceğini söylemedin. Ya da ne bileyim neden bana her zaman çok para kazanıyormuş havası vermeye çalıştın?”

Ayağa kalktı. Duvara dayanmış ona bakmayan kocasının yanına gitti. Çenesinin altından tutup başını yukarı kaldırdı. Göz göze geldiler. “Benim gerçekten bu götü boklu hayata bayıldığımı zannettiğine inanamıyorum. O ağzı kokuşmuş karıları senin için çekiyordum ben. Hiçbiri umurumda bile değil. Benim o ortama girmemi sağlayan, çalışmamı engelleyen sensin bebeğim. Bunu ben istemedim. Bir saniyede, hatta şimdi hepsinden vazgeçtim bile. Şu dakikadan sonra hiçbir güç beni oraya gönderemez. Ayrıca çalışmaya da başlayacağım. Ben bu değilim. İsteklerim bitmiyormuş. İstekler imkânlar varsa vardır, yoksa hayaldir. O yüzden bütün bunları geçelim. Bu işi nasıl çözeceğimizi düşünelim.”

“Özür dilerim,” dedi adam.

“Hey bana bak, o özür işlerini geçelim de bunu nasıl geri düzeltebiliriz ona bakalım. Bunu bankanın üst yöneticilerinin öğrenme ihtimali var mı?”

“Var tabii ki.”

“Öğrenirlerse ne yaparlar?”

“Olayı bir şekilde kapatıp beni işten kovabilirler ya da polise bildirip hırsızlıkla da yargılanabilirim. İkincisi, parasını hesabıma aktardığım adam fark edip şikâyet ederse olur.”

Kadın alkışlamaya başladı.

“Bravo diyorum sana.”

“Yapma bunu. Lütfen.” Kadın alkışlamayı kesti. İleri geri adımlamaya başladı. Eli çenesinde.

“Paranın ne kadarı duruyor?” Adam kalan miktarı söyledi.

“Güzel, en azından geri koymamız gereken fazla miktar yok. Yarın hemen takılarımı satarız.”

“Ya toplantılar,” dedi adam.

“Hayatım, az önce oralara beni kimsenin gönderemeyeceğini söyledim. Duymadın mı? O işler bitti artık. Sayende bu zaman kadar zengin taklidi yapıyormuşuz. Benim istediğim bu değil. Sen bunca yıllık karını tanıyamamışsın.”

“Gene kendini kabullenmeyip üste çıkma tavrı içindesin. Birazdan söylediklerin için şaka yaptım diyeceksin. Bak, şuna bak, bu ne peki. Seni hiç aldatmadım, şaka mı, diyeceksin.”

Kadın dehşet içinde telefona baktı. Sırtını duvara dayayarak yere çömeldi. Bir yandan ağlıyor, diğer yandan konuşmaya çalışıyor.

“Sana inanamıyorum Ferit. Bu fotoğrafı kendin mi çektin yoksa dedektif falan mı tuttun bilmiyorum ama sana gerçekten inanamıyorum. Sen o çocukla tanıştın.”

“Nasıl?” dedi adam.

“Al işte, sen gerçekten kafayı yemişsin. Vakfın sekreterliğini yürüten genç bir çocuk o. Nasıl benden çok küçük birisiyle seni aldattığımı düşünür ve tanışmana rağmen kafanda aptalca şeyler kurarsın anlamıyorum. Hayır, ben sana burada yardım etmeye, içinde bulunduğun durumdan çıkarmaya çalışıyorum, sen tutmuş bana yükleniyorsun.”

Adam kadının yanına geldi. Yüzü avuçlarının içinde hıçkırarak ağlayan karısının omzuna dokundu. Bunu hisseden kadın onun elini itti.

“Dokunma bana. Ben artık burada duramam. Gidiyorum. İlk fırsatta boşanma işlemlerini başlatalım. Takı makı her şey sende kalsın. Ev de senin olsun. Senin gibi sabık düşünceli bir adamla daha fazla yaşamam mümkün değil.”

Adam, sevgilim, der demez ağlamaktan iyice karıkmış sesiyle, “Bana sevgilim deme orospu çocuğu,” diyerek masadaki su dolu bardağı ona doğru fırlattı. Elektrikler gitti. Su prize denk gelip sigortayı attırmıştı. Adam ceplerini yokladı. “Nerde bu lanet olası telefon,” diye mırıldandı. Gözleri karanlığa biraz daha alışmış olmalı ki masaya doğru yürüdü. Telefonun fenerini açtı. Etrafta gezdirdi. Karısı yok. Hızla odaları dolaştı. Bulamadı. Evden çıkmış olamaz diye söylendi. Sonunda gördü onu. Aralık kalmış balkon kapısından gelen serinlik onu bulmasını sağlamıştı. Yanına gitti. Sigarasından bir fırt çeken kadın, ona bakmadan, özür dilerim, dedi. Özrü, oturdukları siteye yakın olan ana yoldaki araç trafiğindeki araçların gürültüsünde kayboldu. Pencerenin önünde duran paketten bir dal sigara alıp yaktı. Korkuluğa dayandı.

“Özür dilemesi gerek birisi varsa o da benim. Özür dilerim. Yaptığım saçmalıktan dolayı yani sana güvensizliğimden dolayı,” dedi adam.

“Bana bak,” dedi kadın. Adam bakışlarını uzayıp giden şehrin ışıklarından ayırdı. Ona baktı. Göz göze geldiler.

“Bu yaptığın işi bana yüklemeye çalışman tamamen basiretsizlik. Biliyorsun ki benim senden istediğim istekler çok pahalı işler değil. Hele son istediğim yüzüğün parası, senin bana söylediğin miktarın yanında oyuncak kalır. Lütfen bana doğruyu söyle. Sen bu parayı kumar borcunu ödemek için çaldın değil mi?”

Ferit’in gözleri doldu. Kendini tutamadı. Ağlamaya başladı. Serpil onu kendine çekti. Başını omzuna yasladı. Adamın ağlaması iyice arttı.

“Anladım. Bak sorun değil. Bununla başa çıkabiliriz. O parayı bir şekilde tedarik edebiliriz. Netice de çektiğin miktar kadar birikimimiz vardır. Tabi bunları yaparken bana bir daha kumar oynamayacağına söz vermen gerekiyor. Gerekirse tedavi gör. Ama sana şunu açıkça söylemeliyim ki az önce aramızda geçenleri şimdiden affettim fakat eğer bu beladan kazasız kurtulursak ve sen yine kumar oynamaya kalkarsan seni asla affetmem. Yüzümü dahi göremezsin.”

Adam hızla doğruldu. Ellerini dua eder gibi birleştirdi. Sigarasının külü kollarından yuvarlandı.

“Söz veriyorum,” diye üç kez tekrarladı.

“Sözünü unutma”, dedi kadın. Oldukça ciddiydi. Konuşmasına devam etti. “Diyelim ki yarın bu parayı yerine geri koydun. Gene de hesap sahibi bunu fark edebilir mi?”

“İşlemleri kontrol ederse görebilir.”

“Görüp de şikâyetçi olursa.”

“Eğer direk bana ulaşırsa bir şekilde onu ikna edebilirim. Ama dediğim gibi adam hesabına neredeyse iki yıldır hiç bakmıyor. Para çekmiyor. Güzel olan şu ki hesaba bir yerlerden para gelmeye devam ediyor. Bu nedenle hesapta sürekli işlem oluşuyor. Bu yüzden oradan bir sıkıntı geleceğini zannetmiyorum. Tek korkum, böyle bir meblağın üst kademedekiler tarafından görülmesi.”

“Yani onlar görebilir. Nasıl olur bu?”

“İşlem kontrollerinde müşteri hesabından benim hesabıma yüklü bir para geçişi dikkatlerini çekebilir. Bunun nedeni sorarlar ya da sormadan direk müşteriyi arayarak böyle bir işlem yapıp yapmadığını sorarak kontrol etmeye çalışabilirler. Aldıkları cevaba göre de gerekli tetkikleri başlatırlar.”

Adam sözünü bitirmişti ki binalarının önünde bir polis aracı durdu. O güne kadar hiçbir polis aracının sitelerine girdiğini görmemişlerdi. Aynı anda birbirlerine baktılar. Susuyorlar. Kadın bir sigara daha yaktı. Tedirgin bir bekleyiş içindeler. Bir süre sonra kapıya vuruldu. Korkuyla birbirlerine döndüler. Kadın kapıya yönelmişti ki adam onu durdurdu.

“Bekle. Ben açayım. Bu benim kabahatim. Senin bu durumla yüzleşmeni istemem,” dedi. Kadın konuşmadı. Ferit içeri geçti. Kadın sigarasını küllükten aldı. Art arda hızlıca birkaç nefes çekti. Aşağıya bakarken eşi geri geldi. Omzuna dokundu. Kadın yüzünde tebessümle aşağıyı gösterip “gidiyorlar, gelen kimdi o zaman,” dedi.

“Üst komşu. Börek yapmış. Kızı getirdi,” diye cevap verdi adam.

“Lütfen Ferit, yarın ilk iş altınları takıları falan al ve bu sorunu bir an önce hallet. Yoksa bu huzursuzluk bizi çok yıpratır.” Adam, kadını kendine çekip sarıldı. Bakışlarını şehrin ışık kirliğine çevirdi.
 
Üst